Türk Tarımı Kabuk Değiştiriyor-20050815 Aydınlık Gazetesi
KAMAN, BOZYAZI, ANAMUR VE GAZİPAŞA İZLENİMLERİ
Türk tarımı kabuk değiştiriyor
“Tarım can çekişiyor” denilen koşullarda neden bu başlığı attık? Bu gerçek bir yana, Türkiye’nin kendine özgü dinamik, devrimci özgücü harekete geçiyor. Ulusal Kanal’da yayınlanan Çiftçi Meclisi programı için 3 bin kilometreyi aşkın yol katettik ve Ankara, Kırşehir’in Kaman, Mersin’in Anamur ve Bozyazı ile Antalya’nın Gazipaşa ilçelerini gezdik. İşte gözlemlerimiz.
SERKAN KOÇ / VELİ SİVASLI
"Türk tarımı kabuk değiştiriyor" diyor, renkli kişiliğiyle tanıdığımız Gençlerbirliği Klübü Başkanı İlhan Cavcav. Cavcav’la, sahibi olduğu Ankara Un’un Ankara’daki fabrikasında sohbet ettik. 15 yaşından beri üreticiyle içiçe yaşayan İlhan Cavcav, Türk tarımının son yıllarda yaşadığı değişimi bu sözlerle ifade etti. Küçük topraklara sahip aile işletmelerinde bilimsel üretim yapılamayacağını söyleyen İlhan Cavcav, çiftçilerin kooperatifleşmeyle arazilerini birleştirmesi gerektiğine özellikle vurgu yapıyor.
Ulusal Kanal’da her çarşamba günü saat 18:10’da yayınlanan Çiftçi Meclisi programı için 3 bin kilometreyi aşkın yol katettik ve Ankara, Kırşehir’in Kaman, Mersin’in Anamur ve Bozyazı ile Antalya’nın Gazipaşa ilçelerini gezdik. Bir aya yakın süren gezimiz boyunca birçok büyük tarım işletmesine konuk olduk. Kaymakamlar, belediye başkanları ve yüzlerce üretici ile yüzyüze görüştük. İlhan Cavcav’ın Türk tarımının kabuk değiştirdiği görüşlerinin ne kadar doğru olduğuna tanık olduk. Toprakların birleştirilmesi ve bu yolla bilimsel yöntemlerle üretim yapılması yönündeki talep, her yerde karşımıza çıktı.
Ulusal Kanal’da her çarşamba günü saat 18:10’da yayınlanan Çiftçi Meclisi programı için 3 bin kilometreyi aşkın yol katettik ve Ankara, Kırşehir’in Kaman, Mersin’in Anamur ve Bozyazı ile Antalya’nın Gazipaşa ilçelerini gezdik. Bir aya yakın süren gezimiz boyunca birçok büyük tarım işletmesine konuk olduk. Kaymakamlar, belediye başkanları ve yüzlerce üretici ile yüzyüze görüştük. İlhan Cavcav’ın Türk tarımının kabuk değiştirdiği görüşlerinin ne kadar doğru olduğuna tanık olduk. Toprakların birleştirilmesi ve bu yolla bilimsel yöntemlerle üretim yapılması yönündeki talep, her yerde karşımıza çıktı.
ATATÜRK’ÜN YARIM KALAN DEVRİMİ
Üreticiler, özellikle son yıllarda, tarımdaki bilimsel gelişmeleri yakından izliyor. Bunu en iyi Anamur ve Kumluca’da gördük. Onlarca dönüm arazi üzerine kurulmuş, bilgisayar kontrollü dev boyutlu seralara, toprak ve ürünün verimini artıran bilimsel yöntemlere şahit olduk. Ancak bu ayağa kalkışın tamamlanması için toprakların birleştirilmesi, yani kooperatifleşme ve topraksız köylüye toprak dağıtmak temel sorun olarak Türkiye’nin önünde duruyor. Bismil’in Sinan köylülerinin ağalığa karşı başlattıkları toprak mücadelesi, İzmir’in Bademli köyünde kurulan örnek kooperatif, Türkiye’nin bu konuda bir eşiğe geldiğini gösteriyor. Yani Atatürk’ün tamamlayamadığı adımları Türkiye’nin atması şart.
BOZKIRI AYAĞA KALDIRANLAR
İlhan Cavcav’la görüştükten sonra Kırşehir’in Kaman ilçesine doğru yola koyulduk. Bozkırda yol alırken, kel dağlardan, kıraç topraklardan, erkeksiz evlerden, bakımsız kasabalardan ibaret, geçen yüzyılın yoksul Anadolusu’nu düşündük. İşte bu bozkırı ayağa kaldıranların köylerine gidiyoruz. Kaman’ın Hamit Beldesi’nden Dursun Kaya yazdığı bir şiiri okudu bizlere: "sana şikayetim var Kemal Paşa / hiçbir dert kalmadı geldik başa / çalıştık çabaladık emekler boşa / gel de halimizi gör Kemal Paşa…" Şiiri okuduktan sonra "Biz övey evlat mıyız be yavrum" oldu son sözleri.
CAN ÇEKİŞEN TÜRKİYE’NİN DEVRİMCİ DİNAMİKLERİ
Türk tarımı, Dünya tahıl ticaretinin yüzde 80’ini elinde bulunduran Amerika’nın, IMF ve Dünya Bankası gibi kurumlar aracılığıyla dayattığı programın altında can çekişiyor. "Dünya küreselleşiyor, serbest dolaşım esas, gümrükler kalksın, tarım nüfusunu yüzde 10’un altına çek" zırvaları, üretimi gerilettikçe geriletmiş. Devlet İstatistik Enstütüsü’nün 2002 yılı verileri, 1980 yılından beri hububat üretiminin nüfus artışına oranını yüzde eksi 26.8 olarak gösteriyor. Yine 1980 yılından beri nüfus yüzde 54 artarken, hayvan sayımız yüzde 40 azalmış. Kendi kendini doyurmakla övünen ülkemiz, artık tarım ürünü ihraç eden ülkeler arasında yer alıyor. Belki topraklarımız henüz kıraç, evlerimiz erkeksiz, kasabalarımız bakımsız değil ama üretici kazanamadığı için yaptığı işten mutluluk duymuyor. 400 bin liraya mal ettiği buğdaya 350 bin lira fiyat biçilince "öyleyse neden üreteyim" diyor. Aslında Batı’nın bir planı var ama plansızlık, desteklerin kalkması, ithalat Türk tarımının belini bükmüş. Diyeceksiniz ki, peki nasıl oluyor da "Türk tarımı kabuk değiştiriyor" diyorsunuz? İşte Türk tarımı bir taraftan can çekişirken, diğer yandan Türkiye’nin kendine özgü dinamik, devrimci özgücü harekete geçiyor. Ne Kumluca ne de Anamur, iktidarlardan bir miligram destek almış. Anamur’u, Kumluca’yı, Silifke’yi, Gazipaşa’yı yaratan kendi çalışkanlıkları, kendi ısrarları ve en önemlisi devrimcilikleri.
ÇOK ÜRETMEK, AZ KAZANMAK
28 bin nüfuslu Kaman, Türkiye’nin önemli hububat merkezlerinden biri. İlçede 1 milyon dönüme yakın ekilebilir tarım arazisi bulunuyor. Kaman; arpa, buğday ve bakliyatın dışında önemli miktarda ceviz de üretiyor. Kaman, çok üreten ama az kazanan bir ilçe. Çok üretmek ama az kazanmak. İşte serbest rekabet sistemi.
İlçeye geldiğimiz ilk gün pazar kurulmuştu. Domatesini, biberini, soğanını, fasulyesini üreten köylüler, evine üç beş kuruş götürebilmek için pazara inmişti. Kaman gibi köklü, verimli ve büyük çapta üretim yapan bir ilçenin ekonomik durumunu merak ettik. Görüştüğümüz insanlar, pazarın eski canlılığından eser kalmadığını söylüyor. Bin ah işitmek istiyorsan birine dokunmak yeter. Üreticinin bu durumu elbette ki esnafı da etkiliyor. Çarşıda siftah bile yapamayan, bulmaca çözen bir çok esnafa tanık olduk.
Aynı durum sanayide de geçerli. Traktörlerin tekeri değiştirilemiyor; arızalar, çok ciddi olmadıkça tamir edilemiyor. Sanayi esnafı, mahalle bakkalı gibi; veresiye defteri tutuyor. Kaman’ın özeti; üretmekten bezmiş çiftçiler, alacak defteri kabarık esnaf ve değiştirilemeyen traktör tekerleri.
İlçeye geldiğimiz ilk gün pazar kurulmuştu. Domatesini, biberini, soğanını, fasulyesini üreten köylüler, evine üç beş kuruş götürebilmek için pazara inmişti. Kaman gibi köklü, verimli ve büyük çapta üretim yapan bir ilçenin ekonomik durumunu merak ettik. Görüştüğümüz insanlar, pazarın eski canlılığından eser kalmadığını söylüyor. Bin ah işitmek istiyorsan birine dokunmak yeter. Üreticinin bu durumu elbette ki esnafı da etkiliyor. Çarşıda siftah bile yapamayan, bulmaca çözen bir çok esnafa tanık olduk.
Aynı durum sanayide de geçerli. Traktörlerin tekeri değiştirilemiyor; arızalar, çok ciddi olmadıkça tamir edilemiyor. Sanayi esnafı, mahalle bakkalı gibi; veresiye defteri tutuyor. Kaman’ın özeti; üretmekten bezmiş çiftçiler, alacak defteri kabarık esnaf ve değiştirilemeyen traktör tekerleri.
YERLİ MUZA İDAM FERMANI
Kaman’dan sonra Torosları aşarak, Mersin’in önce Anamur, ardından Bozyazı ilçelerine geçtik. Anamur ve Bozyazı yerli muz üretiminin merkezi olarak biliniyor. Muz üretimi deyip geçmeyin. Bu sektör, Türkiye ekonomisine yılda 1 milyar dolara yakın katkı sağlıyor. Muz üreticilerinin örgütlü olduğu MUZDER’in başkanı Niyazi Sinanoğlu, muz sektörünün yalnızca Toroslardaki keçi çobanına gübre parası olarak 12 trilyon lira para aktardığını söylüyor. Ancak böylesine girdisi yüksek bir sektör, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kararlarının altına imza atanların kurbanı olmuş.
Temmuz 2004’te Cenevre’de toplanan DTÖ üyeleri, çok önemli iki kararın altına imza attı. Bunlardan birisi destekleme oranlarının ve kredilerin kaldırılması. İkincisi karar ise şöyle, "DTÖ’ye üye ülkeler, ülkelerine giren tarım ürünlerinden gümrük vergisi almayacak" Karar uygulamaya başlandığında, bazı tarım ürünleri, gümrük vergisine tabi olmadan Türkiye’ye girebilecek. Uygulama 2006 yılında başlayacak. Şimdi üretici "her türlü devlet desteği alan ve bu nedenle benden ucuz üreten yabancı üreticiyle nasıl rekabet edeceğim?" diyerek kara kara düşünüyor. Bu tehlikeyle karşı karşıya kalan ürünlerden biri de "Anamur Muzu" olarak bilenen yerli muz. Muz üreticileri ise muzun yeşil kutuya alınması için mücadele başlatmış. Yani muzun, ekonomik geliri yüksek bir ürün olması nedeniyle uygulamanın dışında tutulması.
Temmuz 2004’te Cenevre’de toplanan DTÖ üyeleri, çok önemli iki kararın altına imza attı. Bunlardan birisi destekleme oranlarının ve kredilerin kaldırılması. İkincisi karar ise şöyle, "DTÖ’ye üye ülkeler, ülkelerine giren tarım ürünlerinden gümrük vergisi almayacak" Karar uygulamaya başlandığında, bazı tarım ürünleri, gümrük vergisine tabi olmadan Türkiye’ye girebilecek. Uygulama 2006 yılında başlayacak. Şimdi üretici "her türlü devlet desteği alan ve bu nedenle benden ucuz üreten yabancı üreticiyle nasıl rekabet edeceğim?" diyerek kara kara düşünüyor. Bu tehlikeyle karşı karşıya kalan ürünlerden biri de "Anamur Muzu" olarak bilenen yerli muz. Muz üreticileri ise muzun yeşil kutuya alınması için mücadele başlatmış. Yani muzun, ekonomik geliri yüksek bir ürün olması nedeniyle uygulamanın dışında tutulması.
YERLİ MUZ MEYDAN MUHAREBESİNE HAZIRLANIYOR
Dünya Ticaret Örgütünün alacağı karar bir yana Anamurlular ısrarla muz üretmeye devam ediyor. Yerli muz üreticileri, adeta bir meydan muharebesine hazırlanıyor. Yeni seralar kuruluyor, varolan seralar daha da modernleştiriliyor, üretim artırılmaya çalışılıyor.Engin Koca adında Ankara’lı bir işadamı, 1 milyon dolarlık bir yatırımla yeni, modern bir muz serası kurmak için Anamur’a gelmiş. Koca’nın henüz iskeleti kurulan serasına konuk olduk. DTÖ kararını hatırlattık ve neden böyle bir karar aldığını sorduk. Aldığımız yanıtı "her şeye rağmen üreteceğiz" şeklinde oldu. İlçenin kaymakamı Hulusi Kaya, Belediye Başkanı Suphi Alp, MUZDER üyeleri, tüccar, esnaf, tüm Anamur el ele vermiş, DTÖ’nün kararına karşı meydan muharrebesine hazırlanıyor.
Yalnızca Anamur değil tabii ki. Yerli muz üretiminin diğer önemli merkezleri olan Bozyazı ve Gazipaşa’ya da konuk olduk. Gazipaşa’nın misafirperver Ziraat Odası Başkanı Hasan Çelik, ilçesinin sorunlarını öylesine sıcak ifadelerle anlattı ki, insanın "bu güzel insanların sorunlarını çözecek bir Ankara ne zaman olacak?" diyesi geliyor. Gazipaşa Kaymakamı İsmail Gültekin ise "bilgi birikimiyle ilgili sorunumuz yok. Üreticimiz çocuğunun beşiğini serada kuruyor" diyerek, eksiğin kimilerinin dediği gibi üretimde olmadığını ifade ediyor.
Belki de bütün anlatmaya çalıştığımızı Bozyazı’nın öncü muz üreticisi Osman Yılmaztürk’un örneği özetliyor: "Benim köyümün geliri 12 milyar civarındaydı. Çilek üretin dedim. Şimdi 500 milyara çıktı. Ne kavga var ne döğüş. Çalışmaktan birbirlerine sataşacak zaman bile bulamıyorlar."
Kendi karnını doyurabilen bir ülkeyi özetliyor Yılmaztürk.
Yalnızca Anamur değil tabii ki. Yerli muz üretiminin diğer önemli merkezleri olan Bozyazı ve Gazipaşa’ya da konuk olduk. Gazipaşa’nın misafirperver Ziraat Odası Başkanı Hasan Çelik, ilçesinin sorunlarını öylesine sıcak ifadelerle anlattı ki, insanın "bu güzel insanların sorunlarını çözecek bir Ankara ne zaman olacak?" diyesi geliyor. Gazipaşa Kaymakamı İsmail Gültekin ise "bilgi birikimiyle ilgili sorunumuz yok. Üreticimiz çocuğunun beşiğini serada kuruyor" diyerek, eksiğin kimilerinin dediği gibi üretimde olmadığını ifade ediyor.
Belki de bütün anlatmaya çalıştığımızı Bozyazı’nın öncü muz üreticisi Osman Yılmaztürk’un örneği özetliyor: "Benim köyümün geliri 12 milyar civarındaydı. Çilek üretin dedim. Şimdi 500 milyara çıktı. Ne kavga var ne döğüş. Çalışmaktan birbirlerine sataşacak zaman bile bulamıyorlar."
Kendi karnını doyurabilen bir ülkeyi özetliyor Yılmaztürk.
15 Ağustos 2005 Aydınlık Gazetesi